21 Ekim 2011 Cuma

Paradigma

Beşiktaş son 10 senede öyle bir paradigma yarattı ki kendi içinde, öyle bir gerçeklik hissi varki yaşattıklarında, zannedersin dünya futbolunun yeni yükselen değeri Beşiktaş. Ki sık sık paradigma bizi bunu düşünmeye, hissetmeye zorluyor.

Aslında o kadar kendi içinde tutarlı bir hale geldi ki, bir döngüden bile bahsedebiliriz. Her yıl ki klasik istifa söylemleri, "bu kötü, bunla olmaz", ısılıklamaklar, yuhalamalar dönemine girildi. Çok can sıkıcı. Halbuki 10 yıldır Beşiktaş'ta değişen birşey yok. Her sene isim, karakter farketmeksizin Beşiktaş armasını takan herkes belirli bir ıslıklanma, yuhalanma, övülme, avuçlar patlayıncaya kadar alkışlanma evrelerinden geçiyor. Benim bildiğim istifaya davet edilmeyen, istifa iması yapılmayan antrenörü yok Beşiktaş'ın.



Bu kez çanlar Carvalhal, Quaresma, Simao için çalıyor. Quaresma'yı en başından beri bu takımda istemeyen bir insan olarak şu gün yaşananların hiçbirinin sorumlusunun bu üçlüden biri olmadığını söyleyebilirim.

Beşiktaş'ta bir adet olma yönünde giden yanlışlar toplamını en kısa zamanda bir kenara koymazsak, kafamızdaki Beşiktaş'ı bir kaşık suda kaybedeceğiz farkına varmadan.

Carvalhal geçtiğimiz pazar şunları söylüyor; "Türkiye de futbol defans bloğu ile forvet bloğu arasında 60 metrelik bir açıklıkta oynanıyor, halbuki günümüz futbolunda bu mesafe neredeyse 20 metre". Defans hattını anyada, forvet hattını konyada kurunca ya Schuster gibi ileride yığılıp arkayı çok boş bırakıyorsun ya da geriyi sağlama alıp ileride çoğalmakta güçlük çekiyorsun. Üç tane pas yapabilecek kadar yakın üçgenler kuramıyorsun rakip sahada.



Demirören yönetimi boyunca Avrupaya açılmaya çalışan Beşiktaş getiriği dünyaca ünlü antrenörleriyle hep bu ikilem arasında sıkıştı kaldı; ilerisimi? gerisimi?. Çünkü dünya futbolu nerden baksan 20-25 yıldır bukadar geniş bir alanda oynanmıyor. Ve gelen her antrenör önce bu açık oyunu anlayamıyor, anladıktan sonra da bu düzene ayak uyduramıyor.

Carvalhal ekliyor; "Takımda herkes büyük bir istekle profesyönelce çalışıyor, takımıma koşmuyor diyemezsiniz, koşuyor ama çok uzun mesafeler koştuğu için ekrandan izleyince genel bir koşmuyor kanısı oluşuyor" ki haklı 60 metrelik açıklığı dolurmak için deli danalar gibi koşuşturan futbolcu kalabalığını görmemek mümkün değil. Bu nokta da hata nerede o zaman diye sorgulayınca aslında hatanın ne Carvalhal'de, ne de fubolcularda olmadığını görmekte pek mümkün.

Carvalhal diyor ki "Bu 60 metrelik mesafeyi azaltmaya çalıştığınızda (yani toplu hücum etmeye kalkıştığınız da) orta sahası ve forveti hızlı takımlardan çok kolay gol yiyorsunuz" ki denenmişi var; Schuster'in geçen sene oynattığı futbol.



Peki bütün Dünya bu futbolu oynuyor biz neden oynayamıyoruz?

Çünkü Avrupada yetişen futbolcular, alt yapılarda buna yönelik yetiştiriliyorlar. Bizim orta alan ve defans oyuncularımız öndeyken, hızlı hücum eden takımlara karşı pozisyon alma, koşu yapma, kademeye girmede çok yetersizler. Alt yapılarında böyle bir çalışma yok. İleriye açılırken hatta gol atma konusunda sıkıntıları yok. Ama gel gör ki herbirinin hareketli savunmada büyük handikapları var. Doğuştan yetenekli olanlarda zaten bugünün Türkiye piyasasında kapış kapış, Selçuk İnan attığı milimetrik paslarla değil orta alan savunmasıyla Galatasarayın ve Milli takımın değişilmezi bugün. Ya da Mehmet Topal bu yeteneği sayesinde Valencia'da.

Bütün bunların içinde genel tabirle suçlu kim öyleyse?

Eldeki malzeme belli. Ne Quaresma'yı suçlayabilirsin bu 60 metrelik alan kullanımı yüzünden, ne de Simao gibi futbol ömrünü sol çizgide al-ver yaparak geçirmiş bir adamı. Dünkü Dinamo Kiev maçında rakip uzun süre Beşiktaş ceza sahası etrafında 6-7 futbolcuyla gol aradı. Hatta bir kaç hücumda (yan top olmamasına rağmen) 5 kişi ceza sahası içinde gol ararken gözümüze takıldı.

Quaresma-Simao-Fernandez üçlüsünün toplu hücumlarda katkılarının ne olabileceği malum. Kalabalık hücum etkinliklerinde bu adamların performansları (kalabalık savunmanın içinde tek başına kaybolmalarından) kesinlikle daha üst seviyede olacaktır. Ama hızlı geri savunma anlarında Beşiktaş'ın bunu kaldırabilecek bir orta sahası ve defansı yok. 34 lük Aurelio(ki maksimum verimle oynuyor), 34 lük Ernst, 20 lik Necip ve Fernandez. Ernst-Aurelio'nun öyle bir futbol oynamasını ben beklemiyorum, Necip zaten pozisyon almada bırak hızlı savunmayı, duran rakibe karşı dahi çok zayıf. Fernandez zaten savunmasından çok takımı ileriye sürükleme konusunda daha etkili bir ön libero.

Carvalhal diyor ki; "Quaresma, Simao çok yetenkli futbolcular ama futbolun hücum tarafında çok yetenekliler, onlarla bu sistemeden başka bir sistemle oynayamazsınız". İşin özeti gibi.



Olayın özeti şudur ki; ya Mustafa Denizli gibi, futbolu 60 metre de oynamayı kabul edip Holosko'lar ile Nobre'ler ile oynarsın bu oyunu (yemeyelim de atarız) ya da Schuster gibi gider hücumu dağıtır, sonra arkayı toplayamazsın. Quaresma, Denizli ile oyanayamaz, Holosko Schuster ile.

Yönetim olarak ne yapmak isteiğini, nasıl yapacağını iyi analiz edemezsen, analiz etsin diye getirdiğin adamı "kardeşim elinde ki futbolcu bu, buna göre oynatacaksın, oynatamıyorsan gidersin" diye gönderirsen, ihtiyaçlarından önce; menajer menajer "elinde dünya yıldızı kim var" diye gezersen, bu işin sonu iş değil.

"10 senedir yapamadığımı ben bundan sonra yaparım" diyorsan zaten elden gelen birşey yok, buyur yap. Ama şunu bil; takımın şu durumundan suçlu ne bu antrenörler ne de getirdiğin bu futbolcular. Onu bunu kovup yola devam diyorsan zaten yükümüz ağır, bi gölge etme artık istersen?

Not: Carvalhal'in sözleri özet şeklinde. %100 futbol programından.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder