16 Aralık 2013 Pazartesi

Bitmez Tükenmez Can Sıkıntısı Olarak Beşiktaş


Türkiye de düzen bütün çarklarıyla çarpık işliyor. Dün gece Kasımpaşa-Beşiktaş maçında izlediğimiz herşey bozuk bir düzenin ürünüydü.

Donk Pozisyonu


Hakem hocalarının her biri pozisyon için başka başka yorumları var. Daha önce görülmüşlüğü var mı pozisyonun, kimsenin hafızasında böyle bir durum yok. Yıllardır oyuncu niyetinden bahsedenler dahi pozisyona mırın kırın ediyorlar. Sahi bu bir ekran şovu ve iyi polis-kötü polisi oynayamayınca bir tarafı hep eksik kalıyor değil mi?


Pozisyonu fotografta gördüğümüz andan önce ve sonra olarak ikiye ayırmamız gerekiyor. Sahada ikinci bir tok var ve hakem bunun farkında. Bu andan öncesi için hakemin yaptığı bir hatadan bahsedebiliriz. Hakem oyunu devam ettirdi ve malum pozisyon gerçekleşti. Pozisyonun devamında engellenen gol pozisyonunun kural kitabında yeri açık ve net. Penaltı kararı hakemin kuralları yanlış uygulaması sonucu güme gitti. 

Fotograftan önceki yaşananların hakemin yorumuyla atlanan bir faul pozisyonundan farkı yoktur. Misal hakem bir faul pozisyonunda, vermesi gereken bir faulü es geçiyor ve pozisyon devamında hakem tarafından her hangi bir kural hatası yapılıyorsa, hakemin vermediği faul hakem maç notuna etki eder. Fakat devamında yapılan kural hatası maç tekrarını gerektirir. Hakem Donk'un elindeki topu görüp oyunu devam ettirdikten sonra, o sahaya giren top olmuş, futbolcunun kenardan aldığı su şişesi olmuş, tozluğundan çıkardığı tekmelik olmuş farketmez. Kural açık. Elideki cismin topla teması elle oynama kapsamına giriyor. 

Hakemin ve federasyonun ortak bir ağızdan karşı cephe olarak oyunun daha öncesinde durdurulduğu gibi bir tezleri var. Onun da görüntülerde görüldüğü ve duyulduğu üzere bir uydurma olduğu ortada. http://s7.directupload.net/images/131215/audjmtrn.swf

Sahaya Taraftar Girmesi

Yazının bu kısmını çok fazla uzatmayacağım. Bu pozisyon net olarak maçı hükmen Beşiktaş'ın kazanmasını gerektirir. Rakip tribünden birisi atlayıp Beşiktaşlı bir futbolcuya fiziki olarak şiddet uyguluyor. Daha önce başka federasyonlar tarafından alınan emsal kararlar var. Hollanda futbol federasyonu iki sene önce Ajax-AzAlkmaar maçında sahaya giren bir taraftarın kaleciye fiziki olarak saldırmasının sonucunda maçı 3-0 AzAlkmaar lehine neticelendirmişti.

Genel olarak tartışılan sahaya atlayan taraftarın hangi takımlı olduğu, hangi tribünden atladığı vs. tamamen bir yorum hatasıdır. Burada kural hatası yine olayın başka bir yönündedir. Beşiktaşlı bir futbolcu stattaki güvenlik zafiyetinden dolayı fiziki bir tepkiye maruz kalmıştır. Maçın o an bitirilmesi gerektiği için kırmızı kartlar üzerine konuşmak bence çok mantıklı görünmüyor. Ama o pozisyonda Motta'nın direk kırmızı kart görüp, Almeida'nın ikinci sarıdan atılıyor olması trajik bir komediden daha fazlasını ifade ediyor. Birinin tekmesi daha mı yumuşaktı?

Taraftar - Medya - Yönetim

Benim için işleri çığırından çıkaran kısım burada başlıyor. Malum ülkemizde hepimiz taraftar olarak her şeye vakıfız. Stada maç izlemeye gidince maça bile müdahil olmak için can atıyoruz. Mesela sahadan alınması gereken futbolcuyu herkesten önce biz görüp, çıkarılması için müdahil olma ihtiyacı hissediyoruz.  Hatta işler kötü gittiğinde sahaya girip eksik kalan kısımları tamamlamaya çalışmaktan geri durmuyoruz! 

Fernandes'in ıslıklanması bir yere kadar anlaşılır olabilir. Çünkü taraftarın tepki gösterebileceği herhangi bir başka platform yok. Kenarda duran teknik ekibe rağmen "Fernandes dışarı" tezahüratı sınırın biraz ötesinde. Burada sorununuz Fernandes ile değil kenarda duran teknik adamla demektir. Siz bu noktadan sonra işleri biraz daha ileriye götürüp sizin adınıza korner kullanan futbolcuya işini hatırlatmaya çalışırsanız orada futbolcunun vereceği tepki meşrulaşabilir.  


Cantona karakterinde bir adama bunu yaparsanız, sonucu bu şekilde olabilir. 


Ya da Volkan Şen...

Fernandes'in tepki durumu ne boyutta olur, ben görmedim. Fakat 1000 kadar taraftarın kulübün genel planlamasına, oyununa bu boyutta müdahil olma çabası kabul edilebilir bir durum olamaz. 

Velev ki teknik direktör Fernandes'e 70 dakika sahada dolaş, 70'ten sonra tempo yapacaksın diye talimat verdi. Bunun karşılığı olarak bir futbolcunun kulüp kariyerini bitirmek midir taraftarın olayı? Sahada teknik direktörün futbolcudan istediğinin karşılığı taraftarın futbolcuya saldırması mıdır? Burada muhattap teknik direktör değil midir? Madem bu kadar kötü oynuyor, sahadan almak ya da bir daha ki maçta oynatmamak, teknik direktör insiyatifinde değil midir?

Yönetime gelince Fernandes ile taraftar arasında oluşan kopukluğun temel nedeni iletişim sıkıntısıdır. Medyada yer alan yüzlerce haberin karşılığında resmi ağızdan Fernandes ile ilgili bilgilendirme yapılmamaktadır. Bir gece hayatıdır, Fernandes'in sözleşmeyi beğenmiyor olmasıdır gidiyor. Yönetimin tek yaptığı resmi açıklama "Biz Fernandes'e teklifimizi yaptık". Bu oyuncuyu daha fazla taraftar ve medya önüne atmaktan daha öteye gidemiyor. 

Burada mesele Fernandes'in gidecek ya da kalacak olması durumu değil. Mesele daha 6 aylık sözleşmesi olan futbolcundan sezon içinde yararlanamamak, takımına sahada katkıda bulunmasını sağlayamamaktır. Medya ve taraftar önüne atılan bir futbolcunun bu kadar ötekileştirilmesi beni rahatsız ediyor. 

Medyada durum şu; ""Beşiktaş medyası" eksikliği var!"mış. Bu o kadar olağan bir şeymiş gibi biliniyor ve kabul ediliyor ki hayret etmemek elde değil. Medyanın görevi doğru, dürüst, adil bir şekilde  yaşanan olayları aktarması değil midir? Medya da lobicilik faaliyeti yürütmek ne zamandan beri kulüplerin asli görevidir? Bu kadar ahlaksız bir pişkinlikle bu düzenini evlerimize kadar sokuluyor olması yetmedi mi? Sürekli onurdan, gururdan, tarafsızlıktan bahseden şaklabanları izlemekten sıkılmadık mı? 

Dün akşam ki olanlar her hangi bir başka takıma yapılmış olsa maçın tekrarını bırakın, hükmen galibiyet+ maç tekrarıyla 6 puana kadar giderdi işin ucu. Göz göre göre bir kitleyi bu kadar itilip kakmak, bu kadar ötekileştirmek ve bunun "onurlu", "şerefli" adamlar aracılığıyla sunulması sizi hiç rahatsız etmiyor mu?

Türkiye de futbol artık sahne şovunun da ötesine geçti. Ne dekor kaldı, ne perde. Kulise kadar her yer görünüyor.