20 Ocak 2013 Pazar

Futbol Üzerine Dün-Bugün-Yarın


Uzun zamandır yazmak istediğim bir yazıyı dün oynanan Beşiktaş-İBB maçına da atıfta bulunarak yazmaya çalışacağım. Futbolcu, eksiklik, performans üzerine değil daha yoğun olarak taktik ve teknik konulara ilişkin uzun bir yazı olacağını düşünüyorum. Özeti baştan geçeyim ki taktik, teknik de neymiş diyen kalabalığı yormayalım.

Öncelikle futbolun ne kadar dinamik olduğunun farkına varmak, değişim hızının ne kadar yüksek olduğunu kavramak açıkçası çok zor bir durum. Kısa vadede kulüplerin sistemlerinin, oyuncu yapılarının kolay kolay değişmediği seviyede oynanan futbolun değişimi çok radikal olarak gerçekleşmiyor. 14 yaş grubundan itibaren aynı sistemi oynatmaya başlayan ekol yapıların çok çabuk değişemeyeceği gerçeği çok açık. Fakat genel sistem üzerinde değişiklik yapılmadan çeşitli oyuncu profili değişiklikleri ile uzun vadede yapılabilecek değişiklikler sahaya yansıtılabiliyor.Geçen 10-15 senelik süreçte "10 numara" futbolcuya dayalı sistemin nasıl bir dönüşüm geçirerek ortadan kalktığını hepimiz seyrederek gördük. 


Futbolun gelişim sürecinin en önemli parçalarından biri futbolcu kapasitelerinin yükseltilebiliyor olması. Az önce bahsettiğim 10 numara kavramındaki daha çok takım arkadaşlarını besleyen yeri geldiğinde sorumluluk alıp oyunu değiştirebilen yetenekli ayakların, futbolun dinamizmine ayak uyduramayarak aslında futbolun kolektif bir güç paylaşımıyla daha verimli oynandığı gerçeği karşısında ortadan kalktı diyebiliriz. Nu durumu açıklamak gerekirse; güçlenen futbolcu yapısıyla birlikte ortaya çıkan; 90 dakika koşabilen, kanat çizgileri boyunca yorulmak bilmeden hem hücumda hem defansta görev alabilen beklerin ortaya çıkmasıyla, forvet arkasında orta sahanın hemen önünde oynayan "10 numara" kalitesindeki futbolcunun görevi, daha dinamik bir yapı sağlayan iki kanat oyuncusuna paylaştırıldı. "10 numaralı" diğer takım arkadaşlarına göre daha yetenekli kabul edilen oyuncu forvet ya da orta saha da oynatılacak bir fazla futbolcuya dönüştürülerek takımın hem fiziksel hemde defansif olarak mental yapısına +1 futbolcu olarak geri bir dönüş sağlandı. 90 ların çabuk çağ atlamış futbolcusu Roberto Carlos'un kapasitesine ulaşabilen başka beklerin ortaya çıkması ve yaygınlaşması ile beklerin hücumdaki rolleri arttı ve "10 numara" nın görevi takımın diğer oyuncularına paylaştırılmasıyla, 10 numaralar bir nevi rafa kaldırıldı.

Beşiktaş ve Galatasaray'a nazaran daha kalıcı bir 10 numaraya sahip olan Fenerbahçe'nin bu değişimi ne kadar zorlanarak atlattığını görebiliyoruz. Türkiye ligindeki sistemsizlik, dünyada yaşanan gelişmelerin takibinin geriden yapılıyor olması gibi sebepler Fenerbahçe'nin bu değişiklik konusunda bu kadar rahatça zamanını kullanmasında etkili oldu diyebiliriz. Bahsettiğim bekler konusunda rakiplerine nazaran daha şanslı olmasına rağmen, Fenerbahçe, kamuoyunun ve Alex'in taraftar üzerindeki etkisiyle gerçekleştirmekte oldukça zorlandı. Halbuki geç bile kalındığını söyleyebiliriz. Bu açıdan Aykut Kocaman'ı üstlendiği bu misyon ve başarısından dolayı tebrik etmek gerekir. Ve hatta Belhanda transferiyle kamuoyuna verdiği oyuncu profili üzerinden oluşturmaya çalıştığı yeni düzen aslında daha önceden kurgulanmış ve bütün bu oluşturulan futbolcu yapısının ne şekilde tasarlandığının da ipuçlarını veriyor olması açısından incelenebilir.

Bugünün futbol yapısı birazda ekonominin ve paranın yonttuğu yönde ilerliyor diyebiliriz. İtalyan futbolunun ekonomik açıda üst düzeyin altında kalması, bir ekol olarak şu dönemde sahnede olmaması, son yıllardaki İspanyol futbolunun ekonomik olarak büyümüş olması, Almanya futbolunun kulüpleşme açısından yapısal olarak bir temele oturtulmaya çalışılıyor olması, keza İngiltere futbolunun ekonomik olarak aldığı yaralar, aslında genel geçer futbol sistemini büyük ölçüde etkiliyor diyebiliriz. 


2000-2010 aralığının son çeyreğindeki ve günümüz futbolundan bahsetmek gerekirse Mourinho'nun yaptıklarından bahsetmeden geçilemez. Bence gelecek dönemde yaşanacak birçok değişikliğin temellerini atan adam olarak Mourinho'yu bir köşeye koyarak inceleyebiliriz. İnter ve Real Madrid ile Barcelona'nın hegemonyasını ve yenilmezliğini (sadece skor olarak değil yenilmezlik algısını) sarsması çokta kolay iş değildi. İzlediğimiz birçok maçta daha önce hiç uygulanmamış değil fakat günümüz futbolunda uygulanmamış taktiği sahaya yansıtarak, belki uzun dönemli değil ama maçlık başarılarla ortaya koydu. Uzun uzadıya tek tek bahsetmek istemiyorum ama değişen algıyı anlatmak için bu giriş önemliydi diye düşünüyorum. Yüksek motivasyon ve konsantreyle sete set savunmanın aşılamayacağının görülmesi aslında yeni bir dönem başlangıcıydı. Günümüzde çok yaygın olmamakla birlikte bu algı değişikliği gelecek 5-10 yılın yeni düzeninin bir sinyalini verdi diyebiliriz. Sete set hücumda hücum eden takımın defans oyuncusunun rolü ve yapısında yakın geçmişte ve gelecekte büyük bir değişime sebep olacak gibi görünüyor. "10 numara" eksikliğinin giderilmesi gibi defans oyuncusununda eksikliklerinin giderilmesi gerektiği gerçeği ortaya çıktı. 


Açıklamak gerekirse; gelecek dönemin yeni anlayışında yaygın olarak bilinen top tekniği zayıf, savunma dışında takıma katkısı olmayan defans kavramı ortadan kalkmaya başladı. 11 kişi defans durumunda sete set hücum eden takımı karşılıyorken (4 orta saha+2 forvet) 6 kişiyle 11 kişinin aşılamayabileceği bugün ispatlanmış durumda. Daha basite indirgersek savunma setine oturmuş bir takımın savunmasını bozmanın yeni yöntemi; savunma önünde pas yapmak, terse uzun top atmak gibi taktiklerin dışında top tekniği yüksek defans oyuncularını topla geriden hücuma katarak vereceği paslar ya da inisiyatif alarak top kullanması gibi yöntemlerle rakibin savunmasını bozmak üzerine kurulmaya başladığını gözlemliyoruz. Defans oyuncularının orta sahanın hemen arkasında kullanılması, ya da defansif orta sahaların direk defans olarak kullanılması görülmeye başlanan yeni dönem seçenekleri.

Türkiye de henüz iş bu kadar komplike değil tabiki. Biz hala daha Necip Uysal'ın Beşiktaş-İBB maçını katlettiğini düşünüyoruz. Futbolun aslında ne kadar basit bir oyun olduğunu kavrayamıyoruz. Maçtan önce Necip'in kulağına hocasının "Fernandes yok, Oğuzhan'ı çok yalnız bırakma, yardımcı ol" diye fısıldamasıyla kendisine yeni bir rol biçilebileceğini hayal edemiyoruz mesela. Başarabildi ya da başaramadı. Ama sonuçta farklı bir rolü üstlendiğini göremiyoruz. Top kontrolü yüksek olmasının yanında çok çabuk paslaşarak, direk paslarla hücumda var olabilen Webo-Holmen ikilisinin defans ile orta saha arasındaki geçişte bir engelle karşılaşmamış olmaları aslında bütün maçın özetiydi. İBB 2 golü de aynı şekilde buldu. 


Tabi ki bu durumun üzerine gördüğüm kadarıyla takıma gelen eleştiriler, takımın Guinti, Ernst gibi bir ayağa sahip olmadığı yönündeydi. Aslında İbrahim Toraman'ın orta saha oynatıldığı maçlardaki taktiksel alt yapı bu bahsettiğimiz ayaklara yakın bir defansif kabiliyete sahip olan Toraman'ın o bölgeyi doldurabilecek yetenekte olmasıydı. İBB gibi belki de ligin en iyi "bahsettiğimiz bölgeyi" kullanabilen takımına karşı Toraman o bölgede kesinlikle oynatılmalıydı. Ersan'ın eksikliğiyle Toraman'ın defansa çekilmesi mantıksız değil tabi ki fakat takım sahada 5 yabancı ile oynuyorken yabancı defans oyuncusu Escude'nin kenarda oturtulması ve o bölgenin boş bırakılması kabul edilebilir değil. Burada taktiksel bir eksiklik, karşı takıma yönelik maçlık taktiksel önlem alınmaması gibi lakayıt bir kenar yönetim hatası olduğu düşünülmüyor değil. Önümüzdeki dönem ne gösterir bilinmesi zor tabi ama, cm01-02 de takım en başta bi kere kurulmuş sürekli continue ya basılıyor havası var Beşiktaş'ın. Çünkü Holmen-Webo-Doka üçlüsünün o bölgede ofansif rol verilmiş Veli-Necip ikilisine teslim edilmesi ya da edilmemesi anlaşılabilir bi durum değil. 


Galatasaray'ın Kasımpaşa karşısında aldığı mağlubiyet ve o cephede sonrasında yaşanan gelişmeler Galatasaray'ı biraz daha toparlayacak gibi görünüyor. Fakat Galatasaray'a karşı Toraman'ı defansif orta saha olarak oynatacağını düşündüğüm Fernandes'li oturmuş sistemiyle Galatasaray'ın formsuz kadrosuna karşı Beşiktaş, Galatasaray ile kafa kafaya bi oyun sergiler diye düşünmeme rağmen Beşiktaş'ın TT Arena dan 3 puanla dönebilme ihtimalinin az olduğunu düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder