6 Ocak 2013 Pazar

Bir İki Üç Gol Yetmez...


Beşiktaş'ın bugün geldiği nokta, ulaştığı seviye sezon başında hayal ettiklerimizin bile üstünde. "Acaba olabilir mi?" dediğimiz her şeyden fazlasını gerçekleştiren bir takım var ortada. İsteğiyle, arkadaşlığıyla dahası kazanma becerisiyle gerçekten görmek istenen bi tablo var. Eksik tarafları yok mu, elbette var. Ama ben sahada var olan Beşiktaş'ta bir eksiklik göremiyorum. Eksikliği, hayal kuran taraftarın 1. haftadaki beklentiyi unutmasında ve yönetenlerin hiç beklemiyorken ortaya çıkan tabloyu olağanmış gibi sahiplenmesinde aramak gerektiğine inanıyorum.

Taraftarıyla, medyasıyla, diğer takım taraftarının Beşiktaş'a olan bakış açısıyla, endüstriyel futbol gerçeklerinin tavan yaptığı bir dönemde ele geçen bu fırsat kolay kolay her takımın başına gelebilecek bi fırsat değildi.  Ortada bir gerçeklik var, bir tarafta 100 yıllık çınar, futbol ekonomisinin göbeğinde duran, milyonlarca taraftarı olan bir takım, diğer tarafta borç batağının dibine saplanmış, elinden tutan olmazsa yok olmaması için bi sebep görünmeyen bir kulüp. Tabi ilk etapta saydıklarımız, diğer ihtimallerin doğmasına pek izin verebilecek cinsten değillerdi. Ya para babaları elinden tutup birkaç dönemde ellerinden çıkacak parayla kulübü çekip çevirecekler, yeni Quaresma'lar, Guti'ler le tekrar kendi reklamlarını yapacakları günleri bekleyeceklerdi ya da kulübün kendi küllerinden doğuracak bir hareket ortaya çıkacaktı. Ve bu ikinci ihtimal şöyle bir dönemde bulunması o kadar zor bir durumdu ki, Dortmund, Arsenal örneklerinin aslında ne kadar da ütopik olmayabileceğini kanıtlamaya kalkışmaya benziyordu. Bir üniversitenin bir futbol takımı üzerinde akademik bir çalışma yapmasına izin verilmesi gibi bir durumdu. 

Bu hareket gerçekten başarılı olabilecek, sırtlandığı misyonu tamamlayabilecek bir hareket mi olacak? Bence takımın şuan ki durumu hiçbir şey göstermez. Sadece bu misyonu yüklenenlere cesaret verebilir, güç verebilir. Ama çokta hoş sinyaller veriyor diyemiyoruz. İlk dönemeçte tekrar bir Fenerbahçelileşme yoluna sapılmayacağının bence bir garantisi yok henüz. Gelebilecek başarı, azalacak borç miktarı birden eskiye geri dönüşü de beraberinde getirebilir. Kaldı ki yöneticiler, antrenör tarafından yapılan birçok açıklamada bunların sinyallerini görebiliyoruz.

Hareketin başlamasından sonra gelen ilk devre arasında, kulübün kanalize olduğu yönde aslında ilk dönemecin hesaplarının yapıldığının işaretlerini vermesi biraz umut kırıcı denilebilir. 33lük Nene'nin kulübün kapısından dönerek Katar'a falso alması, üç ay sonra yarı fiyatına alınabilecek futbolcuya alelacele yatırım yapılması pek iç açıcı göstergeler değil. Ufukta şampiyonluğun ihtimal olarak belirmesi ile kulübün daha ilk etapta dizginleri gevşetmesi, aslında alttan alttan geçmişten kalan bir bilinç altının hala var olduğunu göstermiyor değil.

Diğer taraftan büyük bir başarısızlığın da hedeflenen yapının temellerini atamadan geriye dönüşe sebep olacağı herkes tarafından biliniyor. Ama gelinen nokta, yakalanan başarı yönetime ve teknik heyete daha cesur olma imkanı vermesi gerekirken, şampiyonluğa kanalize olarak hareket etmenin pek doğru olmadığını düşündürüyor. Sol bek için ısrar edilebilecek genç ayaklar varken transfer olmazsa olmaz "bilinç altı" pek hoş görünmüyor. Yönetimin, teknik heyetin isteğine cevap vermesinden daha doğal bir durum tabi ki olamaz. Ama Samet Aybaba'nın Emre Özkan'ı göz ardı etmesi, Tanju Kayhan'ı hiç göz önüne almaması,  Uğur Boral'a haftalarca tahammül etmesi aslında bütün bu düşüncemin temelindeki bilinç kaymasının sebebi olabilir.

Bütün bunlar yönetimin ve teknik heyetin çok büyük yanlışlar yaptığını mı gösteriyor? tabi ki hayır, sadece henüz hiçbir şey olmuş değil gerçekliği göz ardı edilmesin. Kazanılabilecek bir şampiyonluğun da hedefleri değiştirmemesi gerekliliğidir. Gelinen nokta hedef değil. Hedefler için güç ve cesaret veren, geleceği umut ettiren nokta olmalı. Varsın Beşiktaş şampiyon olamasın, varsın şampiyonluk maçında Trabzonspor maçında yaşadığımız hayal kırıklığını yaşayalım. Veli'ler, Necip'ler, Oğuzhan'lar Beşiktaş olsun, Beşiktaş gibi yaşayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder