3 Şubat 2014 Pazartesi

Başı Kalabalık Beşiktaş - Kayseri Erciyes Maçı Sonrası

Yönetim, transfer, medya vs. derken futbol konuşmayı unuttuk. Şimdi bakınca aslında saha dışında uğraşılması gereken ne kadar çok iş varmış, ne kadar futbol dışından izliyoruz futbolu...


En azından takımı sahada görebiliyoruz, ki yakında onun olacağından da şüphelerim var. Bursaspor maçını oynayacak stad bulamayacağımızdan korkmuyor değilim. Emniyet : "Olimpiyat olmaz.", Yönetim: "Kasımpaşa stadı olmaz", şartlar : " başka stad yok". Tablo böyle olunca Bursaspor maçında ne oynayacağımızdan çok nerede oynayacağımızı, olay çıkıp çıkmayacağını falan düşünüyoruz. Her gün gazete ve internet sitelerinde çıkan tonla yalan, karalama haberini de göz ardı etmek olmuyor. Diğer tüm takımların muhabir toplamından fazla twitterda, gazetelerde, televizyonda Beşiktaş'a sallayan, karalayan muhabirimiz, habercimiz var.  Hatta scoutlarımız, kulüp içinden bildirenlerimiz falan da gayet senin benim gibi adamlar. Kulübe rapor sunan mı ararsın, kulüp içinden direk bilgilendirildiğini iddia eden mi arasın. Kulübün başı çok kalabalık. İyi niyetlisi, kötü niyetlisi kulübün bir tarafından tutmuş kendi derdine düşmüş. Durum böyle olunca, saha içini konuşmak pek mümkün olmuyor. Dolayısıyla etraf skor taraftarından geçilmiyor.

Aslında niyetim son oynanan Kayseri Erciyes maçında yeşil sahaya düşenlerle ilgili bir yazı yazmaktı, girişini kısa tutmak ancak bu kadar mümkün olabildi.

Maalesef girişi pek iç açıcı olmayacak ama takım iyiye gitmiyor. Sahada göze batanlar hoş sinyaller değil. 3-0'ı yakalamış Beşiktaş için bile işler iyi gidiyor diyemiyoruz. Bunu iki gol yiyerek maçın 3-2'ye taşınmasından bağımsız olarak söyleyebiliyoruz.

Yeni dönem futbolda bir çok takımın sıklıkla kullandığı içe kat eden, çizgiye inip orta yapmaktan ziyade yalancı koşularla alan boşaltan, ters ayakla ters kanatta oynadığı için daha fazla şut imkanı bulan ve dolayısıyla daha çok gol katkısında bulunan kanat oyuncularını sıklıkla görür olduk. Biliç'te geçen seneden kalan sağ ayaklı Olcay'ın solda, sol ayaklı G.Töre'nin sağda oynuyor olmasını kabullendi, takıma uygun olduğunu düşündü ve bu sistem üzerinde durmaya devam etti. Mantıklı olanda zaten böylesiydi. Ama bu sistem aslında göründüğü kadar basit bir düzen değil. Avrupalı birçok takım bu sistemi benimsediler. Dortmund, B.Münich, Barcelona, Arsenal, R.Madrid gibi devler hücum varyasyonlarını bu ters ayaklı adamlar üzerine kurmuş durumdalar.



Normal çizgiye inen, orta yapan kanatlarla oynamaktan farklı olarak bu sistemin sağlam, geriden bindiren, 90 dakika yorulmak bilmeyen ve ofansif yönü kuvvetli beklere ihtiyacı oluyor. Önde oynayanın boşalttığı alanı doldurup tehlike yaratabilecek, ön alanda verkaçlarla çizgiye inebilecek bekler bu sistemin olmazsa olmazları.

Bunun dışında önde oynayan bu ters ayaklıların topsuz alan hakimiyetlerinin, boş koşu yapabilme becerilerinin çizgi tipi, dibe kadar inerek orta yapmaya çalışan kanatlardan daha kuvvetli olması gerekiyor. Bununla birlikte takım hücumunun da daha hareketli, daha çok deneyen bir yapıda olması gerekiyor. Kenar çizgileri kullanan, orta yapan kanatların kullanıldığı sistemlerin takımların hücum varyasyonları daha statik olabilir, orada daha çok denenmesi gereken orta girişimleri iken, bu bahsettiğimiz düzende hem arkadan gelen beklerin oyuna dahil olması, hem de ters koşular, yalancı girişimler ile hücumu daha zengin hale getirmesi gerekiyor.

Beşiktaş aylardır bu bahsedilen oyun sistemini uygulamaya çalışmasına rağmen, topa sahip olduğu zaman dilimlerinde olması gerekenden daha statik oynuyor. Boş koşu, alan boşaltma neredeyse hiç yapmıyor. Topu ayağına almadan hareketlenen futbolcu neredeyse yok. Böyle olunca da hücuma geçtiğinde bekleyen savunmaya karşı çok kolay top kaybedip savunmaya geri dönmek zorunda kalıyor. İlk yarılarda her ne kadar bu tempoyu kaldırabiliyor olsa da ikinci yarılarda oyundan düşmeye başladığında ortaya alakasız bir takım görüntüsü çıkıyor.

Takımın beklerinin ofansif açıdan yetersiz olması (özellikle Serdar Kurtuluş) ileri uçta hücum varyasyonunun düşmesine sebep oluyor. Avrupalı takımlarda zaman zaman gördüğümüz kanatların yer değiştirmesi bile çok ağır gerçekleşityor. Hücum gerçekleşirken yapılması gereken yer değişiklikleri ancak bir sonra ki pozisyonda gerçekleşebiliyor. Bunların üzerine bir de son haftalarda Almeida'nın ilerde çakılı forvet olarak oynaması eklendi. Kanatlara gelerek, kanat oyuncuları kaçırma denemelerini sık sık denediğine şahit olduğumuz Almeida, ileride sabit forvet konumuna devşirildi. Bu da takımın hücumdaki etkinliğini bir hayli etkiledi.

Biliç yönetimindeki Beşiktaş takımının bugüne kadar gözlemlediğimiz kadarıyla sete set hücumda çizilmiş bir taktiği yok. Bireysel beceriye, rakibin konsantrasyon kaybına dayalı bir oyun sistemini benimsemek zorunda kalıyor takım. Uzun vadede denenmeyen , üzerinde çalışılmayan bu durumun sonuçları ağır olacaktır.

Biliç'in gelişime açık bir teknik direktör olması bir umut ışığı olabilir ancak şuan sahada görünenler hiç iç açıcı durmuyor.   Kağıt üzerinde görünen oyuncu profilleri ile sahaya yansıyanlar birbirini tutmuyor. Bu durumun tek açıklaması formsuzluk, beceriksizlik maalesef olamıyor.

Benim şahsen hala ümidim var ama sahada görünenler çok iç açıcı durmuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder