Öncelikle şu iki hususu belirtmekte fayda var diye düşünüyorum.
1- Ronaldinho transferi gerçekleşirse yönetimi başarılı saymam, aynı şekilde transfer edilemezse başarısız olduğunu da söyleyemem.
2-Topluca ezber kazanına düşmüş bir kalabalık var. Transferi isteyeni de, istemeyeni de aynı keseden harcıyorlar.
Bunları belirttikten sonra başlayabiliriz.
Öncelikle geçen senenin Beşiktaş için gerçek bir kayıp yılı olduğunu belirtmek gerekir. Feda sezonunda taraftar ve medya algısı belirli bir noktaya odaklanmışken, deliler gibi şampiyonluk peşinde koşmak, bu vizyonda bir teknik direktörle çalışmak bütün bunların dışında elinizde taraftar algısını değiştirebilecek bir fırsat varken yönetimin tecrübesizliği ve alelacele davranışlarıyla bu fırsatı kullanamayışı... Adına amatörce hazırlanan yönetim kadrosu mu dersiniz, yapılan tecrübesiz hamleler mi dersiniz bilemem. Almanya, İspanya, Hollanda gibi liglerde yapılanmalar radikal şekilde gerçekleşir. Sürekli aynı örnek üzerinden ilerlemek ne kadar doğru bilmiyorum fakat Dortmund Klopp'un geldiği ilk sezon altıncı, ikinci sezon ise ligi beşinci olarak tamamlıyor. Bunun gibi bir çok yapılanma örneğinde benzer neticeler alındığını görebilirsiniz.
Türkiye'de ise durum farklı. Daha önce Beşiktaş'ın 80'ler sonunda yakaladığı genç jenerasyonla gelen başarı dışında bu tarz yapılanma ile başarı neredeyse yok. Diğer büyük takımlar düştükleri ekonomik sıkıntılardan yapılanmadan ziyade ligdeki ekonomik kanun açıklığından yararlanarak dışarıdan gelen paralı başkanlar sayesinde kurtuldular. Beşiktaş'ın bu dönem uygulamaya çalıştığı yöntem hem Türkiye futbolu hem de Beşiktaş açısından çok önemli.
Avrupa ve Türkiye futbol kalitesi arasındaki uçurum bir kenara, taraftar algısı ve medya yönelimi de birbirinden çok farklı. Türkiye'de üç büyükler için ilk dört dışındaki her türlü derece başarısızlık ve daha da önemlisi kabul edilemez. Denediğiniz proje, uygulama bu gerçekliği maalesef değiştiremiyor . Beşiktaş Feda sezonunda bu algıyı yıkabilecek fırsata en çok yaklaştığı dönemden yararlanamadı. "Her zaman" olduğu gibi Beşiktaş yine "şampiyonluğa" oynamaya çalışarak fırsatı elinin tersiyle itti. Geçen sene kazanılamayan şampiyonluk, bu seneye yine şampiyonluk hedefiyle başlamış olmak, uyuyan devin (taraftar,medya) uyanması için çok çaba harcamaya gerek bırakmadı. Bunda lige dört galibiyetle başlamanın etkisi olduğunu da göz ardı edemeyiz.
Ronaldinho konusuna gelirsek bütün bunları bir araya topladığımızda ben yönetimin daha da önemlisi Önder Özen ve projesinin korkulduğu gibi yara alacağını düşünmüyorum. Türkiye'de her hangi bir işte iyi olmak istiyorsanız, iddialı olmanız en önemli unsurlardan biridir. Takımın dolu tribünlere oynaması, medyanın ve taraftarın algısını başka bir tarafa çekilebilmesi için makul bir yöntem olduğunu düşünüyorum.
Ronaldinho transferini Quaresma, Guti, Simao transferlerinden ayırabiliyor olmak gerekir. Ronaldinho transferinin kulübe yıllık maliyeti 3 milyon dolar olacağı söyleniyor. Az para değil fakat geri getirisi düşünüldüğünde (stat geliri+forma+belki başka sponsorluklar) çok büyük bir meblağ olduğu söylenemez. Bu transferin kulübe ve projeye bir kalkan olacağını düşünüyorum.
Beşiktaş bugün altyapısından futbolcu alıp takımda oynatabilecek seviyede altyapı organizasyonuna sahip değil. 25 yaş altı futbolcu grubu gelecek 4-5 sezon için iyi sinyaller veriyor. Bunun yanında Özen projesinin de en az 2-3 yıla ihtiyacı var. Bu 2-3 yılda sadece tesisleşme, antrenör ve sportif yapı için gerekli. Bu projenin meyveleri de ancak o 2-3 sene sonunda toplanmaya başlayacaktır. Bu yüzden geçireceğimiz bu 1-2 seneyi madem 6. sırada tamamlamamıza izin yok, Ronaldinho transferi makul karşılanabilir hale geliyor.
Şu da unutulmamalıdır ki Beşiktaş'ın teknik direktörü potansiyeli olan bir aday olarak takımın başında duruyor. Veli'nin, Gökhan Töre'nin, Franco'nun, Oğuzhan'ın vs. 2 senede yaşamasını beklediğimiz dönüşüm aynı şekilde Bilic içinde geçerlidir. Bu takımın oyuncudan ziyade zamana ihtiyacı var. Ronaldinho arkada düşünülen bunca şeye odaklanmak için insanların önüne sürülen bir görsel malzeme, tribüne taraftar çekecek bir figür, takımı ipten almasıyla gençleri şevklendirecek bir lider olarak bence gayet makul bir hamle olarak duruyor.
Fakat işler tam tersine dönüp bütün bu olan bitenin de sonu olabilir. Alınabilir bir risk mi? Bence alınması gereken bir risk. Kamuoyunda oluşan güven eksikliği, muhtemel muhalif yönetim adaylarının ağzının sulanmaya başlaması, taraftarın kışkırtılması gibi bir çok etken projenin ve yönetimin geleceği için pek iç açıcı bir yöne doğru gitmiyordu. Bu Önder Özen için önemli bir kredi olacaktır. Yemek yapabilmek için huysuzlanan çocuğun eline bir oyuncak sıkıştırmak çokta mantıksız durmuyor.
Tekrar belirtmeden bitirmek istemiyorum, Beşiktaş çok daha önemli fırsatlar yakalamasına rağmen fırsatları çeşitli sebeplerle elinden kaçırdı. Bütün bu yazı bugün kaçan fırsatlardan sonra ne yapılabilir sorusuna cevap aramaya yönelik olarak yazılmıştır. Kaçırılan fırsatların makul açıklamaları olduğunu ve telafisinin mümkün olduğunu düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder