8 Nisan 2012 Pazar

Avrupa Ligi > Spor Toto Süper Lig



Play-off sistemine dair herşeyi anlayabiliyorum. Puanlar ikiye bölünecekmiş, maçlar nisanda bitecekmiş, 3 günde 1 maç oynanacakmış falan hepsine eyvallah. Fakat bu sistemle seneye Spor Toto Süper Lig'de oynayacak takımın bi elemeye tabi tutmayıp, Avrupaya gidecek takımların play-off sistemine dahil edilmesini anlayamıyorum. Yani düşme hattında play-off sistemi uygulanmaması; daha kendi gözümüzde ligimizin ne kadar değersiz oduğunu göstermiyor mu?

Avrupaya gitmek için play-off sistemiyle 1000 takla attırılan takımlara karşılık, seneye ligde kalma ya da bir alt ligde oynama ihtimali olan takımlar arasında bir play-off oynanmaması gerçek bi değer vermemeden başka birşey değil. Madem Avrupaya gidecek takımların kalitesi son dakikaya kadar mücadele ettirilecek kadar değerli olabiliyorsa, seneye Spor Toto Süper Lig de oyanayacak takıma-takımlara neden bukadar önem verilmiyor.

Antalyaspor, Ankaragücü maçı dışında son 10 maçta 1 maç kazanabilmiş. Necati'yi göndermeleri onlar için büyük bir kayıp oldu. Belki de Necati olmadan bu ligde kalmayı haketmiyorlardı. Kim bilir. Avrupaya gitmenin bu kadar değerli olduğu biyerde bizim ligimizde oynamanın bu kadar değer etmemesi çok anlamasız.

Bu ligde en büyük tartışmalar her nekadar şampiyonluk için yaşansa da düşme hattını da yabana atmamak lazım. 8 takımlı play-off'un şampiyonluk dışında kalan 4'lü kısmında daha önceki yıllarda tartışma yaşandığını ben görmedim. Ama düşme hattında yaşananlar yüzünden yıllardır birbirleriyle kanlı bıçaklı yaşayan insanlar var. Misal Bursaspor-Beşiktaş gerginliği. Yani bu sistemin gerginliği azaltmak gibi bi derdi de yok. Samsunspor yerine Antalyaspor düşseydi dün, Antalyasporluların geçen hafta ki Samsunspor'un İnönüdeki galibiyeti yüzünden Beşiktaşı suçlamayacağını kim söyleyebilir. Ki hemen hemen aynısı 10 sene önce yaşanımıştı ve gelinen nokta, yaşananlar belli.

Kendi ligimize birazcık değer verseydik ve düşecek kalacak takımlar kendi aralarında bunu belirleselerdi fena mı olurdu? 5 ay bu takımların çok önemli başka işleri mi varda nisan da belirledik kimin düşeceğini.

Bu sistem değişikliğinin maç trafiğini arttırarak gündem değiştirmek amaçlı olduğunu biliyorduk fakat bu kadar düşüncesizce insanlara sunulduğunu bilmiyordum ben açıkçası. Samsunspor ve Antalyaspor'a gelecek yıl liglerinde başarılar..

6 Nisan 2012 Cuma

Badem Gözlü Dev Adam




Kör ölür badem gözlü olur.

İstisnaların kaideyi bozduğu yerdeyiz.

Kör diye badem gözlüyü öldürdük bu sefer.

Yerine de körü getirdik.

İyi adam, kötü antrenör hikayesini bi tarafa koy Carvalhal başka bir adamdı.

Beşiktaş tarihinin en kötü günlerini yaşarken bu takımın başında olduğu ve var gücüyle herşeyin altından kalkmaya çalışması unutulmasın şu adamın.

İyi adamlığı falan bi tarafta dursun;

Daum good, Lucescu better, Gordon best, Carvalhal reyiz...

Yolu açık olsun.

2 Nisan 2012 Pazartesi

90 Dakika Kartal Gol Gol Gol




Beşktaş'ın saha içinde birçok problemi olduğu aşikar. Hiç izlemeden sadece kağıt üzerinde skorlarını, istatistiklerini inceleseniz 1001 türlü problem bulup detaylandırabilirsiniz. En başta belirtmek isterim ki o gitsin bu gelsincilerden değilim. Zaten gitsin-gelsincilik modası da geçti sayılır. Yaşananlar ne kadar şey götürse de getirisi de olmuyor değil. Daha çok o gelmesin, bu gitmesin üzerinden bir mantalite yaygınlaşmaya başladı.

Her nekadar takım çoktan yarıştığı her kulvarda havlu atmış olsa da, üzerinde durulması gereken konular var. Stadta çıplak gözle maçı izleyince bazı şeyler göze daha net çarpıyor. Beşiktaş'ın en büyük problemlerinden biri saha içinde dinlenmesi gerektiği zamanı bilmemesi ve oyunu yavaşlatabilme becerisine sahip olmaması. Defansifte oynasa, ofansifte oynasa saha içinde takımın hem mental olarak, hem fiziksel güç olarak kendisini yenileyebileceği durumu, zamanı yaratabilme becerisi kesinlikle yok. Takımı istedğiniz sistemle dizin, istediğiniz oyuncuları oynatın, oyununun saha içindeki kimyasını dengeleyemediğinizde çok önemli problemler, yaşanmayacak olsa da yaşanıyor.

Bu eksiklik yüzünden Beşiktaş bir sürü maçta puan kaybetti diyebiliriz. Quaresma, Simao, Fernandez gibi top öldürme, ayağına top geldiğinde doğrudan kaleye gitme, kaleye yönlenene aradan, dereden pas atma alışkanlığı yüksek adamların yanına Necip, Veli gibi genç ortasaha oyuncuları eklenince durdurulamaz bir "topu alalım kaleye koşalım" futbolu ortaya çıkıyor.

Bahsettiğim dinlenme, oyunu yavaşlatma anları aslında rakip takımın kimyasını da bozmak için iyi bir fırsat. Problem olan sürekli ileride top oynama isteği bir süre sonra frenlenemez bir hale alıyor. Takımın oyunu frenleme anı; defansa atılan topu topu 1-2 pastan öteye geçemiyor.

Öne geçip kaybedilen maçlar, dakikalarca gol bulamayıp sonucunda aleyhte yenilen gollerin bence en büyük sebebi bu. Örneğin bugünkü Samsunspor maçı. Dakikalarca dur durak bilmeksizin rakip sahaya tek toplarla ya da Fernandez'in güçlü top tekniğiyle yığmaya çalışan takımın bunu periyotlara bölemeyişi, yararlanılamayan pozisyonlar Beşiktaş'ı güçlü fakat aptal boksör moduna soktu. Takım guardını almış rakibe karşı dakikalarca yumruk atıp, guardı bir türlü aşamayıp, yorgunluktan (mental,fiziksel) rakibin tek sol kroşesinde nakavt olabilecek kıvama getirebiliyor.

Bu, işin biraz görünmeyen tarafı gibi. Fakat çıplak gözle izleyince çok daha net gözüküyor. Ernst çatısı altında dahi Beşiktaş birçok maçta bu problemin altından kalkamıyor.

Bu tamamiyle bir kenar yönetim eksikliği. Carvalhal maçtan sonra "gol atamama problemimiz var" diyebiliyor mesela. Bi kere bu problem yeni bir problem değil, velevki her maç 6 tane gol atabilen bir takım olsanız dahi, bugün ki maçtan sonra antrenörün bahsetmesi gereken gol atamama problemi değil, bu oynanan şuursuzca hücum etme çabası olmalı idi. Gol atamama probleminin kaynağının bu olduğu açıkça ortada. Bence Carvalhal'in bu konuda gerçekten önemli bir eksikliği var.

1. dakikadan itibaren gol atması gereken bir takım modunda maç oynamanın ve bunu 90 dakikaya yaymadan her ayağa top geldiğinde tekrar ediyor olmanızın bir açıklması olamaz. 2-0 dan puan kaybedilen maçlar, %70 topla oynama oranına sahipken kaybedilen puanlar bu eksikliğin belirgin bir sebebi. Hatta hücum hattının, verimli olduğu maçlarda çok parlaması, kaybedilen maçlarda çok sönük kalmasının da önemli sebeplerinden biri bu. 20 dakika hücum üzerine 5 dakika kontrollü oynayıp, üzerine bi 20 dakika daha tempo yapmayı beceremiyoruz ya da bilmiyoruz. Ernst'i bu sezon defalarca dili dışarıda bu tempoya ayak uyduramıyorken gördük mesela. Ernst'in yaşı, kondisyonu değil buradaki yorgunluk sebebi, onun bile takımı frenleyemeyip bu çılgın hücum futboluna ayak uydurmaya çalışmasından kaynaklandı hep.

Kaybedilmiş bir sezon, gitsin-gelsincilik yapmak istemem tabiki ama Carvalhal'ın Beşiktaş kariyeri üzerine bi yazı yazılsa önemli bir "sistemhocalığı" eksikliği olarak bunu not düşmek isterim