Sezon değerlendirme yazısı çok sarktı. Çok klişe şeyler de yazmak istemiyorum, biraz önümüze bakmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Az çok yeni gelen transferlerin ne olduğu konusunda herkeste bir fikir oluştu. Ama yapılacak transfer konusunda soru işaretleri var gördüğüm kadarıyla.
Lucas Transferi
Artık çok fazla konuşulamıyor belki ama ben yazmadan edemeyeceğim. Fenerbahçe'nin "all in" çektiği sezonda medyası da topunu tüfeğini kuşandı. Eskiden alttan alta desteklerlerdi, görenler, hissedenler fitil olurdu, artık hiç çekinceleri kalmadı.
2 haftadır, daha ayağına top değmeyen, değdiğinde de neler yaptığını sanki hiç görmediğimiz Souza övgüsü yığıldı üzerimize. Ama öyle bir övmek ki, Van Persie, Nani, Podolski, Gomez transferlerini falan taca atacak şekilde. "Yılın transferi olabilir." Mehmet Demirkol övmelere doyamadı. Övsünler, belki de gerçekten dedikleri gibi olur. Helali hoş olsun da Lucas adının programlarında geçtiği ilk gün ve her gün "yıllardır bu oyuncuyu izlerim, ne yapar ne eder hiç anlamam, ne işe yarıyor ben görmedim, tabi Brezilya milli takımına falan seçilmiş, belki ben göremiyorumdur" kıvırmalarıyla alacağımız adamın algısını niye başka yere çekmeye çalışıyorsun ki? Yan pastan, alan kapatmaktan başka bir şeyini görmediğin adamı göklere çıkarıp, aynı bölgede hemen hemen aynı işi yapan adam için nasıl bunları söyleyebiliyorsun?
Sakat de,Türkiye'ye gelince yatar de, "Beşiktaş'ın ihtiyacı olan adam bu değil" de ama "ne iş yapar, ne topu oynar yıllardır izlerim anlamam" nasıl bir eleştiri şeklidir be adam. Benim bile algım "gelse de olur, gelmese de" oldu. Twitterda falan konuşmalara bakıyorum, insanlar yaptığı asist, attığı gol üzerinden Lucas transferini eleştiriyorlar.
Öncelikle şunu yazmak lazım, Tolgay'ın sakatlığı değil Beşiktaş'ı transfere sürükleyen. Veli'nin dönemeyişi oldu. Görünen o ki bu sezon da orta sahada 3'lü oynayacağız. Elimizde Oğuzhan, Sosa, Atiba ve Necip var, belki Serdar. Şenol Güneş geçmiş yıllarda da örneklerini başka takımlarda gösterdiği gibi Biliç'ten farklı bir takımla karşımıza çıkacağının sinyallerini veriyor. Taktik, eldeki oyuncu kadrosu belki aynı ama, zihniyet olarak daha ofansif bir yöne doğru gidecek takım. Veli den boşalan bölgede son maç Atiba'yı denedi. Bu sezon sık sık Sosa, Oğuzhan'lı orta saha dizilimi göreceğimizi düşünüyorum. Atiba ön libero bölgesi için biraz kırılgan. Oraya alan bilgisi yüksek, ikili mücadele seven ve bizim o bölgedeki kırılganlığımızı arttırmak için birazda "sert" bir defansif orta sahaya ihtiyacımız var. Lucas'ın (bizim sınıfımız takımlar için) tam aradığımız adam olduğunu düşünüyorum. Lucas,-Atiba-Oğuzhan hatta Lucas-Sosa-Oğuzhan orta sahaları bu sene Şenol Güneş'in kafasındaki oyun düzeninin iyi birer şablonu gibi duruyor.
Souza dediğiniz, övdüğünüz adamın, Brezilya ligi gibi bize göre daha "yumuşak" bir ligde attığı gol yaptığı asist Lucas'ın Premier lig kariyeriyle neredeyse aynı. Son 7 sezonda 1 sene sakatlık yaşayıp 12 maçta kaldığı sezon dışında her yıl Premier ligde 25-30 maç barajını aşmış bir oyuncudan bahsediyoruz. Aynı zamanda Brezilya milli takımın orta sahası. Gel gör ki insanların aklında "ne yaptığı belli olmayan" oyuncu olarak yer etti adam. Bir de bunu yıllardır "ne yaptığı belli olmayan" Mehmet Topal'ı öven, göklere çıkaran adam yapıyor.
Şu eleştiriyi haklı olarak görebilirim, gol yolları için tıkanan maçlarda çözüm üretecek bir adam olmayabilir. 30 metreden vursun gol olsun, frikikten atsın bitirsin adamı olmayabilir Lucas. Ama yerine aldığımız adamın da Veli olduğunu unutmayalım. Bahsettiğimiz özelliklerde Premier Ligden 28 yaşında futbolcu almak bizim gibi kulüpler için pek mümkün değil zaten.
Daha fazla uzatmak istemiyorum ama madem Fenerbahçe medyasıyla başladık, onunla bitirelim. Malum Rıdvan Dilmen, Demirkol medyanın lokomotifi haline geldiler. Fenerbahçe'yi eleştirmeyi geçtim, eleştirene cevap yetiştirmek için kendilerini parçalayacak hale gelmeleri artık trajikomik. Geçtiğimiz pazartesi Ntvspor'da yayınlanan 90+ programında Hasan Şaş-Demirkol ikilisinin aralarındaki diyalogları izleyebilirseniz ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Aynı şekilde dünkü maç sonunda 2 penaltısı verilmeyen rakibe karşı, faulden atılan golle zar zor galip gelen Fenerbahçe'yi yorumlayan Rıdvan Dilmen'i izleyerek olayın bir başka boyutunu görebilirsiniz. Programın yarısında Fenerbahçen'nin nerelerde, hangi pozisyonlarda çok gol atabileceğini dinledik durduk.
Bunları yazıyorum, çünkü aynı durumlara düştüğümüzde biz tekme tokat dayak yerken diğer taraftan bu adamların, bir rakibimizi bu kadar koruyup kollamalarını, etrafına sezon başlamadan kalkan örmeye çalışmalarını göre göre bu kadar seviliyor olmalarını anlayamıyorum. Daha ilk maçından takımını saçma sapan bir şekilde yalnız bırakan, 2 maç ceza alan, hatta takım deplasmana giderken maçı otelde televizyondan izlemeyi tercih edip stada gitmeyen, takımını yalnız bırakan ve fiyasko futbol oynatan teknik direktöre 1 tane aklı başında eleştiri yok. Beşiktaş aynı durumu yaşasa muhtemelen sezonu kapatacak kadar eleştiriye maruz kalmıştı bile çoktan.